-
1 toz boya
суха́я кра́ска в порошке́ -
2 toz boya
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > toz boya
-
3 boya
краска, красящее вещество, краситель, красящий состав- alkit boya
- alüminyum boya
- anilin boya
- antikorozif astar boya
- antikorozif boya
- antipas boya
- asfalt boyası
- aside dayanıklı astar boya
- aside dayanıklı boya
- astar boya
- ateşe dayanıklı boya
- beton boyası
- bitümlü astar boya
- bronz boya
- çabuk donan boya
- çabuk kuruyan boya
- çatı boyası
- çıkmaz boya
- çimentolu boya
- çürümeyi önleyici boya
- dayanıklı boya
- donuk boya
- döşeme boyası
- emaye boya
- emülsiyon boya
- fenollu boya
- flüoresan boya
- fon boyası
- grafit boyası
- hazır boya
- ısıya dayanıklı boya
- ıslak boya
- ışıklı boya
- ışıktan etki olmayan boya
- kaymayı önleyici boya
- kazein boyası
- kazeinli boya
- kondensasyon önleyici boya
- lateks boya
- mantar öldürücü boya
- mat boya
- mavi boya
- mineral boya
- neopren boyası
- neopren esaslı boya
- nitroselülöz boya
- parlak boya
- pas önleyici boya
- pastan koruyucu boya
- plastik boya
- polivinil asetat boyası
- sarı aşı boyası
- sentetik boya
- ses emici boya
- ses kesme boyası
- silikat boyası
- silikatlı boya
- siyah boya
- solgun boya
- son kat boya
- su geçmez boya
- suya dayanıklı boya
- sulu boya
- sülyen boya
- toprak boya
- toz boya
- vernik boya
- vinil boya
- yağlı boya
- yanmaya dayanıklı boya
- yanmaz boya
- yol işaret boyası
- zemin boyasıİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > boya
См. также в других словарях:
toz boya — is. Sulandırılarak kullanılan, çeşitli renkte toz durumundaki boya … Çağatay Osmanlı Sözlük
toz — is. 1) Çok küçük ve hafif parçacıklara bölünmüş toprak Bu talihsiz taşra kentinde, yolun iki yanındaki yeşilleri tozdan yitmiş ağaçlara bakmak insanı daha bir yalnız kalmışlık duygusu içinde bırakıyor. R. N. Güntekin 2) Çok küçük parçacıklara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boya — is. 1) Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde Tırnaklarının boyasını beğenmiyorum. F. R. Atay 2) Resim yapmak için kullanılan kuru, sulu veya yağlı boya 3) mec. Aldatıcı görünüş 4) hlk.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Jotun (company) — Jotun is one of the world s leading producers of paints, coatings and powder coatings. The group has 71 companies and 40 production facilities on all continents. In addition, Jotun has agents, branch offices and distributors in more than 70… … Wikipedia
çivit — is., di Eskiden çivit otundan, bugün yapay yollarla elde edilen, mavi renkli, sarılığını gidermek için çamaşırın son suyuna karıştırılan toz boya Gömleğime yine çivit koymuş annem. Y. Z. Ortaç Birleşik Sözler çivit mavisi çivit otu çivit rengi … Çağatay Osmanlı Sözlük
toprak — is., ğı 1) Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü Kara toprak. Kireçli toprak. Killi toprak. 2) sf. Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürmə — 1. is. 1. Qadınların qaşlarına, gözlərinə çəkdikləri qara boya, toz. Sürmə çox olanda gözə də çəkərlər, qaşa da. (Məsəl). Sürmə çəksin gözlərinə, qaşına; Gündə yüz yol mən dolanım başına. Q. Z.. <Hafizə xanım Sayada:> O nə sürmədir gözünə… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
fırça — is., Rum. 1) Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl vb.nden yapılan araç Yer yer kireç artıkları ve fırça çizgileri duruyor. R. H. Karay 2) mec. Resim yapma sanatı ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ənlik — is. 1. Qadınların yanaqlarına sürtdükləri toz və ya yağ halında olan kosmetik maddə – al boya. Ənlik vurmaq. Ənlik sürtmək. – Fatı geyindi. Aynanı götürüb üzünə baxdı. Yanaqlarına ənlik sürtüb qızartdı. Ə. Abasov. 2. Kökü tünd qırmızı bir bitki.… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
karmak — i, ar 1) Karıştırmak, birbirine katmak 2) nsz Toz durumundaki bir şeyi sıvı ile karıştırarak çamur veya hamur durumuna getirmek Yapı için harç karmak. Boya karmak. Birleşik Sözler betonkarar … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük